Selam ^_^, bugün sizlere geçirdiğim güzel hafta sonundan bahsedeceğim. Bir pazar klasiği olan günlük rutinleri halledip gezemeye çıkma fikri vardı aklımda. Acaba sahile mi gitsem yoksa doğaya mı gitsem düşünceleri arasındayken işlerimi bitirip.
Hafta sonunun yavaş akan saatlerinde, kendimi doğanın şefkatli kucağına bıraktım. Şehirden, insanlardan, karmaşadan uzak.
Sadece ben ve önümde usulca akan bir su. Küçük bir dere değil bu sadece, sanki içimdeki yorgunluğa derman olacak bir huzur nehri gibi. Şırıltısı, kulaklarımda değil, kalbimin tam ortasında yankılanıyor.
Yanına oturmuşum, toprağın serinliğini bedenimde hissediyorum. Arkamda ormanın gölgesi var. Çam ağaçları heybetli bir sessizlik içinde yükselmiş göğe. Aralarına karışmış farklı türde ağaçlar da var, kimi genç, kimi yaşlı… Ama hepsi bir arada, hiçbirinin kimseyi itmediği, rahatsız etmediği bir uyum içinde. Doğanın adaleti bu: sessiz ama adil, sade ama derin.
Kuşların sesleri sanki içimdeki sessizliğe eşlik ediyor. Bir kısımı uzaktan, bir kısımı yakınımda… Rüzgâr ara sıra dalların arasından geçiyor, saçlarımı okşayan bir dost eli gibi hafif, yumuşak.
Her şey o kadar sade ki burada; zaman yavaşlıyor sanki.
İleride bir ekskavatör iş makinesi görüyorum, hareketsiz. Belki birazdan çalışacak, belki de doğanın dengesini fazla bozmadan, bir yol geçirmeye çalışacaklar buradan. İçimden bir his, doğaya kıymamak için çabaladıklarını söylüyor. Umut ediyorum sadece, bu güzellik hiç bozulmasın diye çünkü doğa her zaman kendini kolay bir şekilde toparlayamıyor zaman alıyor.
Kafamı kaldırıp baktığımda çamların arasından süzülen gökyüzüyle göz göze geliyorum. Gökyüzü mavi ama sessiz; doğanın nefesi gibi, ağır ağır ve huzurlu bir o kadar da oksijen bakımından zengin.
Kendime sorarken buldum, en son ne zaman böyle durup sadece baktım ? Hatırlamıyorum bile.
İşte tam burada, bu manzarada, bu huzurda bir şeyler eksik değil.
Kendimi tamamlanmış hissediyorum. Belki de ihtiyacım olan tek şey biraz sessizlik, biraz yeşil ve biraz suyun sesiymiş. Belki de hayatın yorgunluğunu atmak için ne uzun tatiller, ne lüks kaçamaklar yapmak gerekmiyormuş. Bazen sadece bir akarsu kenarında oturmak yetiyormuş.
İçim huzurla dolu. Bu anı yazmak, belki bir fotoğrafla ölümsüzleştirmek istedim. Ama ne yazarsam yazayım, buradaki sessizliği, suyun o naif melodisini ve ağaçların kokusunu tam anlatabileceğimi sanmıyorum. Yine de denemeye değer di. Çünkü bu anı unutmamalıyım. O mükemmel olduğunu düşündüğüm manzarayı aşağıya bırakıyorum sizce de çok güzel değil mi ? cevaplarınızı yorumlar da bekliyor olacağım :) bir sonra ki yazımda görüşmek dileğiyle esenlikler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder