Geçtiğimiz aylarda yollarım Hatay’daki Titus Tünelleri’yle kesişti. Tarihin içinden geçen taş duvarlar arasında yürürken, zamanın biraz yavaşladığını hissettim. Her ne kadar restore edilse de yine de muazzam düşündürücü çalışmalar var idi her adımda binlerce yıl öncesinin gölgesi,
taşlara kazınmış gibiydi.
Ama bu yolculuğun en beklenmedik güzelliği, bir anda karşıma çıkan o eşsiz manzara oldu. Tünelin sonlarına doğru açılan bir açıklıkta, yukarıya doğru başımı kaldırdığımda hem denizi hem de dağları aynı anda görebileceğim bir açıyla karşılaştım. Deniz uzakta parlıyordu, rüzgâr yüzüme hafifçe çarparken, dağların sessizliği içimi dinlendirdi. O kadar güzeldi ki bir kahve içmek istedim manzarayla ama kahve yok idi şimdi fotoğrafa bakıyorum da subhanallah, elhamdülillah Rabbim ne kadar güzel yaratmış tertemiz havasına mı desem yoksa rüzgarın esintisine mi?.
Sessizlik, doğanın en güçlü diliydi orada. Ne kalabalık ne gürültü… Sadece kuş sesleri, yaprak hışırtıları ve uzaktan gelen hafif dalga uğultusu. O an hiçbir şey konuşmak istemedim,
sadece hissetmek ve izlemek oraya ulaşmak için ne kadar dar ve virajlı yollardan
geçmem gerekse de buna değdi diyebilirm.
Güneş ışığı, ağaçların yaprakları arasından süzülüp taşlara yumuşak gölgeler düşürüyordu. Bir yanda tarihin görkemi, diğer yanda doğanın zarif dokunuşu. Sanırım bu yüzden Titus Tünelleri sadece bir tarihi eser değil, aynı zamanda bir ruh dinlendirme noktası gibi geldi bana.
Eğer yolunuz düşerse, sadece tünellere değil, etrafındaki doğaya da dikkat kesilin. Bazen en güzel kareler, planladıklarımızda değil; yol üstünde rast geldiklerimizde gizli oluyor. 🌊⛰
✨ “Güzel manzaralar bize Allah’ın lütfudur; görebilene bir ayet, hissedene bir huzur.”